29 Nisan 2012 Pazar

ARABA SEVDAM :)


Araba Sevdam
Yollardan geçen makinelerin adının otomobil olduğunu daha çok yakın olmamız gereken ama o kadar da yakın olamadığımız akrabalarımın hatta çekirdek ailemin adlarından bile daha önce öğrenmiş biri olarak büyüdüm. Otomobilin adını markalarını aklıma getirdiğimde zaten hiper olan enerjim hayallerimi gazlıyordu. Mahallemizin yol kenarında oturup kıytırık yoldan dönüp geçiveren arabaların birgün benimde olabileceği hayaliyle sayardım onları. Sonra sınıflandırır kimisi hatcback kimisi sedan kimisi yerli kimisi Avrupa diye. Bitmezdi onları sayıp aklıma kazıma oyunlarım. Renk renk eski yeni hepsini ezberlerdim.  Ne de olsa bir gün onların hepsini bilebilecek tüm markaların tüm modellerini görecektim. Bir yakınımızın arabasının yanında olduğumda ise canlı canlı kaportasına dokunabilmek; döşemelerinin mis gibi yeni kumaş kokularını, direksiyon simitlerinin baştan çıkaran plastiklerini yada güneşte yanmış bi arabanın bile  kapısı açıldığında eski de olsa o koltuk kokusunun (ki şimdi o kokunun döşeme kumaşına oturmuş tozun havasızlıktan oluşmuş kokusu  olduğunu bilsem de yine de çok hoşuma gidiyor)plastik kokusunun aklımı alan büyüsü hep heyecanlı bir dersti  benim için. Umrum da değildi yaşadığım diğer ne varsa…Bir yerden bir yere gitmek şansı doğmuşsa (ki zaten tek isteğim o gidişlerde gelişlerde arabada olmaktır ) kullanana gıptayla ve bazen kıskançlıkla bakarak ayak (boyuma posuma bakmadan yaşımı ehliyetsizliğimi düşünmeden ) hareketlerini elinin hangi zaman aralığında neden vites topuzuna gittiğini , direksiyonu çevirirken neden  direksiyon simidi altında ki kollara dokunduğunu anlamaya çalışarak mahçup çaktırmadan izleyerek yol hiç bitmesin diye dua ederek  ama bu doğan şansada şükrederek hüzünlü bitiverirdi arabayla gitmek.
Amca hala enişte babaanne dede dolu aile toplantılarında beni ilgilendiren tek şey  özellikle o büyülü makineyi otomobili alabilmiş kim varsa onun azından alabildiğim ne varsa alarak yazmaktı aklıma yeni öğrendiklerimi . Ama hiç yetmedi öğrendiklerim hep olsun istedim o kocaman oyuncak. Hep rüyalarımın baş kahramanı afili bir spor arabaydı mesela. Yada ancak bir ensesi kalının alabileceği luks bi Mercedes . hiç bitmezdi oyuncaklarımla (pek coğu oyuncak matcbox burago majorette arabalardı tabii) bir yerden bir yere gitmelerim. Evimizin küçük salonunun yerlerinde ki halıların desenlerinde ki otobanları anlatsam off.. ne büyük kazalar yapıyordum kıpkırmızı yepyeni burago Bmw 5.20 ia’mla.:)Her çeşiti  vardı küçük arabarın oyuncak sepetimde(boyaları çizilmesin diye annemden aldığım kumaş paçavralarına sarılıydılar tabi çoğu) canım annem bana bizim mahallede ki küçük kırtasiyeye gelen ve benim istediğim hangi oyuncak araba varsa hepsini alırdı. Ama hep alınamayan bir tane olurdu ve annemin elinden tutup yırtınarak onu da isterim ama alınanla yetinemezdim bir türlü. Aklımda o küçük kırtasiyede ki bir oyuncak mutlaka diğer aybaşına kadar yazılı kalır paramız olduğunda annemin elinden tutup hemen aldırırdım onu, ama aldığım anda tüm ay beklediğim modeli bir diğer oyuncak araba çoktan aklımın galerisinde ışıklar altında dönmeye başlardı bile. .
Şehirler arası yolculuklar ise tamamen gerçekliği benim mutluluktan çılgına çeviren heyecanlardı. Düşünsenize ben ki ankaranın kısa mesafelerinde gidip gelişlerde bile keyifden mayışan ben Ankara Tekirdağ arası yada Ankara Antalya arası Ankara vs. arası neresiyse minimum 10 saat otobüste oluyordum. Binince hemen mola saatlerini öğrenmeye çalışır o mola da uyanık olmayı diler molada  otobüsün şöförü kalkar kalkmaz otururdum sürücü koltuğuna yapışırdım direksiyona. Her düğmeye basmaya ,her izleyerek öğrendiğim hareketi tekrar etmeye çalışırdım. Tüm pedallara basmaya çalışır o kısacık mola zamanı bitmeden sanki kursun pratik zamanındaymışım gibi her şeyi yeniden gözden geçirir tekrar eder bir daha denerdim. Yol biterken de gidilecek yere ulaşmanın heyecanından  çok hüzünü çökerdi seyahat ettiğim otobüsten inecek olmanın. . ama ne de olsa eve dönülecekti kısa bir vedaydı hem belki gidilen yerde de binilecek bir araba vardır ümidi hep vardı içimde. Hayat gitmek gelmekti bu da en büyük sevdam arabalarla mümkündü. Bekleyin yollar gitmiyorum ki… :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder